Üç Kıtada Kadınlığın Kırılma Noktaları
Cezayirli Cemile, Madam Bovary ve Anna Karenina’nın Portreleri
Edebiyat, toplumsal yapının aynasıdır. Kadın karakterler ise çoğu zaman bu aynada bireysel varoluş çabalarının, bastırılmış arzuların ve ataerkil düzene başkaldırının sembolü olarak yer alır. Cezayirli Cemile (Suat Derviş), Madam Bovary (Gustave Flaubert) ve Anna Karenina (Lev Tolstoy) bu bağlamda farklı coğrafyalarda ama benzer duygular içinde yaşayan kadınların hikâyelerini anlatır. Bu yazıda bu üç karakterin psikolojik, sosyolojik ve kültürel katmanları inceleyeceğiz.
1. Cezayirli Cemile. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Kadınlık Halleri
Suat Derviş’in kaleme aldığı Cezayirli Cemile, İstanbul’un alt sınıflarında yaşam mücadelesi veren bir kadının hikâyesini konu alır. Cemile, fiziksel güzelliğiyle erkeklerin dikkatini çekerken, ekonomik bağımsızlığı olmadan varlık göstermeye çalışan bir kadındır. Onun hikâyesi, yalnızca aşk veya tutku değil, sınıf ayrımı, kadın emeği ve toplumun ahlak kodları üzerinden okunmalıdır.
Psikolojik yön: Cemile’nin yaşadığı duygu karmaşası; kendini gerçekleştirme isteği ile toplum baskısı arasında sıkışmıştır. Suçluluk, arzu ve çaresizlik iç içe geçmiştir.
Sosyolojik yön: Alt sınıfa ait bir kadın olarak, kurtuluşu evlilikte ya da bir erkeğin desteğinde araması dönemin toplumsal cinsiyet rollerinin bir yansımasıdır.
Kültürel yön: Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecinde kadının kamusal alandaki yerine dair bir tartışma yaratır.
2. Madam Bovary: Fransız Burjuvazisinde Sıkışan Hayaller
Emma Bovary, taşrada evli ama mutsuz bir kadındır. Romantik romanlara duyduğu ilgi, onun gerçek yaşam beklentilerini şekillendirir. Evliliğinde bulamadığı tutkuyu kaçamaklarda ve lüks tüketimde arar. Ancak bu arayış onun yıkımına neden olur.
Psikolojik yön: Emma’nın kişiliği narsistik beklentiler, doyumsuzluk ve kaçış arzusu ile şekillenir. İdeal aşk arayışı onu gerçeklikten koparır.
Sosyolojik yön: Burjuva sınıfının tüketim kültürü içinde kadının nesneleşmesini gözler önüne serer. Emma, aynı zamanda kadınların eğitim ve özgürlük eksikliğini temsil eder.
Kültürel yön: Fransız toplumunda kadının “makbul eş ve anne” rolü dışına çıkmasının trajik sonuçlarını simgeler.
3. Anna Karenina : Aristokratik Rusya’da Aşkın ve Ahlakın Bedeli
Anna, evli bir kadındır ve Vronski’yle yaşadığı tutkulu ilişki ile toplumsal düzenin dışına çıkar. Ancak bu özgürlük arayışı, onun psikolojik çöküşüne ve toplumsal dışlanmasına neden olur. Tolstoy, Anna üzerinden aşk, sadakat, toplum ve birey çatışmasını inceler.
Psikolojik yön: Anna’nın gelgitli ruh hali, toplum baskısı ve vicdan muhasebesi arasında gidip gelir. Aşk ile ahlaki sorumlulukları arasında parçalanır.
Sosyolojik yön: Kadının sadakatsizliği, toplumda çok daha ağır cezalandırılır. Oysa erkek için bu, sıradan karşılanır. Anna, bu çifte standardın kurbanıdır.
Kültürel yön: Rus aristokrasisindeki ahlaki ikiyüzlülük ve kadınlara dair beklentiler eleştirilir. Anna’nın düşüşü, bireysel özgürlüğün sınırlanabilirliğini gösterir.
Kadınlık Ortak Acılarla Şekillenir
Cemile, Emma ve Anna farklı sosyal sınıflardan, farklı coğrafyalardan gelir. Ancak hepsi, aşk, özgürlük ve aidiyet arayışı içinde toplumsal baskılara karşı mücadele eder. Psikolojik olarak yalnız, sosyolojik olarak dışlanmış ve kültürel olarak şekillendirilmiş bu kadınlar, kendi çağlarının kurbanı değil; aynı zamanda o çağlara dair güçlü eleştiriler sunan figürlerdir.
Adaleti bozuk Dünyada yaman çelişki
Burjuvazi Fransa (Emma Bovary) Aristokrst Rusya (Anna Karenina) hep dillerde iken cezayir halkının bağımsızlığı, kendi onuru, namusu için idama başı dik, ölüme gülümseyerek yürüyen Müslüman (Kara kıtanın kara bahtlı) Cemilesini kimse hatırlamaz/ konuşmaz!
Ücretsiz Ön Görüşme
Yorumlar
Yorum Gönder