Ruhları İyileştiren Stendhal, Dostoyevski, Freud

Ruhları İyileştiren Stendhal, Dostoyevski, Freud

İnsan ruhu, karmaşık ve derin bir evren. Bu evrende yönümüzü bulmamıza yardımcı olan bazı isimler vardır ki, yalnızca edebi ya da bilimsel katkılarıyla değil, iç dünyamızda yankılanan etkileriyle de bizleri iyileştirirler. Stendhal, Dostoyevski ve Freud…                   

Üçü de farklı alanlarda çalıştı ama hepsinin ortak bir özelliği vardı: insan ruhunun sırlarına yaklaşmak, onun çalkantılarını dile getirmek ve anlamaya çalışmak.


Stendhal: Aşkın Anatomisini Çıkaran Yazar


Stendhal, 19. yüzyıl Fransız edebiyatının en önemli isimlerinden biri. Kırmızı ve Siyah ve Parma Manastırı gibi romanlarında bireyin arzularını, toplumla çatışmalarını ve aşkın doğasını incelikle işler. Onun en çarpıcı yönü, insan duygularını şaşırtıcı bir açıklıkla analiz etmesidir. Aşkın “kristalleşme” süreci üzerine yazdıkları, yalnızca edebî değil, psikolojik bir derinlik de taşır.


Stendhal okurken insan, kendi kalbine bir ayna tutmuş gibi olur. Sevilmenin hazzı, reddedilmenin acısı, gururun nasıl bir duvar ördüğü… Hepsi onun satırlarında sakince ortaya serilir.


Dostoyevski:                            İnsan Ruhunun Karanlık Derinlikleri


Dostoyevski ise bizi başka bir derinliğe götürür. Suç, vicdan, inanç, delilik ve kurtuluş onun temel temalarıdır. Suç ve Ceza, Yeraltından Notlar, Karamazov Kardeşler gibi eserleriyle insanın iç çatışmalarını korkusuzca ortaya koyar.


Dostoyevski okumak kolay değildir; çünkü insanın kendisiyle yüzleşmesini zorunlu kılar. Raskolnikov’un pişmanlığı, Ivan Karamazov’un Tanrı’ya başkaldırısı, yeraltı adamının öfkesi… Bunlar yalnızca kurgusal karakterler değil, her birimizde yankı bulan gerçek hallerdir. Dostoyevski ruhun karanlık tarafına bir fener tutar ama o karanlıkta yalnız olmadığımızı da gösterir.


Freud:                                         Ruhun Bilinçaltı Haritası


Edebiyatçılar ruhu sezgisel olarak anlatırken, Freud bilimsel bir disiplin içinde insan psikolojisini anlamaya çalıştı. Psikanalizin kurucusu olarak, bilinçaltının ve bastırılmış duyguların insan davranışları üzerindeki etkisini ortaya koydu.


Freud’un ortaya koyduğu kavramlar –özgür çağrışım, rüya analizi, id-ego-süperego çatışması– bireyin iç dünyasını anlamada devrim niteliğindeydi. Onun fikirleri sayesinde hem edebiyat hem psikoloji başka bir boyut kazandı. Freud, insanı “anlamaya” çalışan bir bilim insanıydı ama aynı zamanda ruhun acılarına karşı bir merhem de sundu: konuşmak, anlamak, yüzleşmek.


Bu üç Üstadın Ortak Sorusu: “İnsan Kimdir?”


Stendhal, Dostoyevski ve Freud’un yolları kesişir çünkü hepsi, insanın kim olduğunu, ne hissettiğini, neden acı çektiğini sorgular. Biri aşkı çözümler, diğeri vicdanı, öteki ise rüyaları. Ama hepsi ruhu dinler.


Onları okurken yalnız olmadığımızı hissederiz. İçsel kargaşalarımızın başka ruhlarda da yaşandığını görmek iyileştirici bir etki yapar. Ve belki de bu yüzden, bu üç ismi yalnızca yazar ya da bilim insanı değil, ruhun hekimleri olarak da anmak gerekir.

İnsanların tamamına yakını bu dünyaya borçlu olarak ölürler. İddia ediyorum ki “Bu üç deha dünyadan alacaklı olarak ayrıldı”

Ücretsiz Ön Görüşme

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Neden? BDT, Neden Şimdi?

BDT ile Tükenmişlik Tedavisi: Gücünü Yeniden Kazanmak Mümkün - Bölüm 1

En Güzel Yüzey “Kadın Teni” Daha Güzeli “Kitap”