Nazım Hikmet’in Kalbindeki İki Kadın
Piraye ve Vera
Türk şiirinin dev ismi Nazım Hikmet, sadece politik duruşu ve özgün şiiriyle değil, çalkantılı aşk hayatıyla da hafızalarda yer etti. Özellikle iki kadınla olan ilişkisi—Piraye ve Vera—birbirinden çok farklı iki dönemi ve iki duyguyu yansıtıyor. Bu iki kadın, Nazım’ın hem ilham perileri hem de hayatındaki derin kırılma noktaları oldu.
Piraye: Hapishane Mektuplarının İlhamı, Nazım’ın tutan eli, gören gözü
Piraye Altınoğlu, Nazım’ın ikinci eşi ve belki de en çok bilinen aşkı. 1930’larda tanıştılar, 1935’te evlendiler. Nazım’ın uzun hapis yılları boyunca ona yazdığı mektuplar, Türk edebiyatında “aşk mektubu” türünün zirvesi sayılır. Piraye, Nazım için hem bir sığınak hem bir mücadeleydi. Yıllar boyunca yazdığı şiirlerde Piraye’ye olan sevgisi, umudu ve özlemi yankılandı:
“Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey,
Dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey…”
Ancak yıllar geçtikçe, Nazım’ın hapisteki yalıtılmışlığı ve Piraye’nin dış dünyadaki çaresizliği, ilişkilerini yıprattı. 1950’de afla serbest bırakıldıktan sonra, Nazım beklenmedik bir şekilde Piraye’den uzaklaştı.
Vera: Sürgünde Doğan Bir Tutku
Nazım, 1951’de Türkiye’den ayrıldıktan sonra Sovyetler Birliği’ne (Rusya) yerleşti. Burada tanıdığı Vera Tulyakova ile ilişkisi, hayatının son dönemini şekillendiren büyük bir aşka dönüştü. Vera, genç, güzel ve entelektüel bir tiyatro sanatçısıydı. Nazım, Piraye’den resmen boşanmamış olsa da, kalbini Vera’ya kaptırdı.
Bu aşk daha çok bir “yeniden doğuş” gibiydi onun için. Sürgünde, hastalıklarla ve yaşlanmayla mücadele ederken Vera, Nazım’ın yanında olan, onu hayata bağlayan kadındı. Vera için yazdığı şiirler, önceki aşklarından daha olgun, daha yumuşak ama bir o kadar da tutkuydu:
“Ben sensiz edemem Vera,
Sensiz yaşayamam,
Sensiz nefes bile alamam…”
Bir Aşk Üçgeni mi, Yoksa Üç Zamanlı Bir Kalp Hikayesi mi?
Bu iki kadın arasında bir aşk üçgeninden çok, Nazım’ın farklı dönemlerdeki ruh halleri, umutları ve çaresizlikleri yatıyor. Piraye, onun ideallerinin ve mücadele yıllarının kadınıyken; Vera, yorgun bir şairin son limanı oldu.
Son Söz :
Piraye, Nazım’ın “Mapushane çaresizliğine, muhtaçlığına uzanan güvenli bir eldi. Cumhuriyetin ilk yılları olduğu için fakir ülke şartlarında bulup buluşturup kocasına ulaştıran vefalı bir eş Piraye. Hayat bu ya “Kimseye size nankörlük edecek kadar iyilik yapmamak gerekiyor” ki Nazım, bu vefalı bu yüce gönüllü kadının ahını aldı. Çünkü o yıllarda ölümü göze alarak sınıra kadar gitti ve kocası’nın git sözü karşısında ölüm sessizliği ile başı önde yüreği cayır cayır yanarken “aşkını emeğini tutkusunu” geride bıraktı.
Vera, sürgünde sığındığı tutunduğu kurtarıcı bir eldi ama gerçek hiç bir kadın piraye ile boy ölçüşemez! onun yerini tutamazdı bu gerçeği koca nazım son nefesinde idrak etmiştir…
Yorumlar
Yorum Gönder