Kayıtlar

Mayıs, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

YÜZLEŞME ve BAĞLANMA KORKUSU: Kaçtığımız Aynada Kendimizi Aramak

YÜZLEŞME ve BAĞLANMA KORKUSU: Kaçtığımız Aynada Kendimizi Aramak | Terapista Libayguen Hepimiz bir noktada birine ya da bir şeye bağlanmak isteriz. Sevgiye, dostluğa, güvene, bir yere, bir insana… Fakat bağlanmak, sadece güzel duygularla gelen bir eylem değildir. Beraberinde kaybetme korkusunu, reddedilme ihtimalini ve geçmiş yaralarla yüzleşmeyi de getirir. Bu da birçok insanın farkında olmadan bağlanmaktan korkmasına ve kaçmasına neden olur. Bağlanma Korkusu Nedir? Bağlanma korkusu, bir kişiyle duygusal yakınlık kurma sürecinde ortaya çıkan yoğun kaygılarla ilgilidir. Genellikle çocuklukta yaşanan travmalar, güvensiz bağlanma biçimleri ya da geçmiş ilişkilerdeki hayal kırıklıkları bu korkunun temelini oluşturur. Bu kişiler, sevgi istediklerini söyleseler bile, bir ilişki ciddileştiğinde uzaklaşma eğilimi gösterir. Bağlanmanın getirdiği sorumluluklardan, savunmasız kalmaktan ve duygusal olarak kontrolü kaybetmekten...

MODERN İNSAN: Geçici Şeyler Üzerinden Kendisine - Kalıcı Hüzünler Biriktirir

MODERN İNSAN: Geçici Şeyler Üzerinden Kendisine Kalıcı Hüzünler Biriktirir | Terapista Libayguen Zamanın ruhu hızlı. Her şey anlık, her şey geçici. Bildirimler, hikâyeler, alışverişler, ilişkiler, başarılar… Bir geliyor, bir gidiyor. Modern insan bu akışa ayak uydurmakla meşgul. Ama ne gariptir ki, bu kadar geçiciliğin ortasında içimizde biriken duygular hiç de geçici olmuyor. Hele ki hüzün… Öyle bir yerleşiyor ki insanın içine, geçici bir olayın gölgesi yıllarca silinmiyor. Tüketilen Şeyler, Tüketilen Hayatlar Modern dünya, “anlık mutluluklar” vadediyor. Beğeniler, takipçiler, yeni bir eşya, yeni bir tatil, hızlı başarılar… Her şey ulaşılabilir ve geçici. Ama ulaştığımız an, tatmin de buharlaşıyor. Ve yerine bir boşluk kalıyor. O boşluğu doldurmak için yeni bir şey, sonra bir yenisi daha… Ancak bu döngüde fark edilmeyen bir şey var: Her geçici hayal kırıklığı, her beklentisiz son, her karşılıksız his içimizde bir tortu ...

OLMAK ya da OLMAMAK mı? İSTEMEK ya da İSTEMEMEK mi?

OLMAK ya da OLMAMAK mı? İSTEMEK ya da İSTEMEMEK mi? | Terapista Libayguen Hayat, çoğu zaman bir ikilemdir. Shakespeare’in meşhur “To be or not to be” dizeleriyle başlayan sorusu, insanlığın en temel varoluş sancılarından birini dile getirir: Olmak ya da olmamak. Ama bugün, bu soruyu bir adım ileri taşıyarak sormak istiyorum: Sadece olmak mı mesele? Yoksa istemek mi aslında belirleyici olan? Olmak:                                                      Varlığın Sessiz Ağırlığı “Olmak”, hayatta fiziksel olarak yer kaplamak değil sadece. Bir kimlik sahibi olmak, toplumda bir yer edinmek, kendini gerçekleştirmek… Ancak bu “olma” hali çoğu zaman otomatik bir sürece dönüşüyor. Okul biter, işe girilir, ev kurulur, çocuk büyütülür… Bir bakarsınız ki yaşıyorsunuz ama ne için yaşadığınızdan emin değil...