Sosyal Medya Hayatımızı Nasıl Sessizce Ele Geçirdi?
Tarih, belki de en bağımlı, en hızlı ama aynı zamanda en bilinçli çağı olarak lanse edilmeye çalışılıyor. Ancak bu baş döndürücü hız ve bilinç düzeyi; yalnızlığı, yabancılaşmayı ve derin psikolojik boşlukları beraberinde getiriyor.
Akıllı cihazlar aklımızı başımızdan aldı. Kimliklerimiz çiplere sıkıştırıldı. Duygularımız ekranlarda dondu, emojiler ise bu duyguların katili oldu. Kabul etmek zor olsa da, bilişim çağının bastırdığı devasa bir boşluk var. Oysa doğa da, insan doğası da boşluğu kabul etmez; eninde sonunda kusar.
Modern çağın toplumsal problemleri dile getirilmekten çekiniliyor ama gerçekte oldukça derin. Her geçen gün daha fazla yalnızlaşan, bireyselleşen, sessizleşen insanlar... Sosyal medyada görünür olmaya çalışan ama ikili ilişkilere yabancılaşan, gerçeklik algısını yitirmiş bireyler… Değerini, beğeni ve yorumlarla ölçmeye çalışan insanlar.
Online olmanın varlık göstergesi sayıldığı bir çağda yaşıyoruz. Ancak ekran bağımlılığıyla paha biçilemez zamanımızı sayfalar arasında tıklayarak harcıyoruz.
Bağlantı bolluğuna rağmen insanlar hiç olmadığı kadar yalnız, çaresiz ve amaçsız. İnsanî duygular, yapay zekânın tavsiye ve talimatlarına bırakıldı.
Modern Veba: Yalnızlık ve Anlam Kargaşası
Hız ve tüketim toplumu; tükenmişlik, çürümüşlük ve çöküşle yüzleşiyor. İnsan, çevrimiçi olmayı var olmanın şartı sanıyor. Oysa bir kafede bile sohbet etmek yerine menüden önce Wi-Fi şifresini istemek, çağın ne denli acıklı olduğunu gösteriyor.
Günün sonunda yatağa tükenmiş, anlaşılmamış, tatmin edilmemiş arzularla giriyoruz. Modern yaşamın bedeli ise artık çok tanıdık: Depresyon, anksiyete, panik atak, dikkat eksikliği ve bağımlılık.
Hız Çağının Yeni Hastalığı: Anında Tatmin
Modern insan, sahip olma ve anında tatmin arzusu ile hareket ediyor. Cevabını hemen alamayınca mutsuz oluyor, beklemek ve sabretmek anlamsız hale geliyor. Oysa hayat, sabırla mümkündür. "Beklemesini bilenin her şey ayağına gelir."
Panzehir belli: Yavaşlık, sükûnet, durağanlık.
Yapay zekâ birkaç saniyede akıl almaz işlemler yapıyor. Elbette zamandan tasarruf sağlıyor. Ama bu kolaylık; binlerce işyerinin kapanışı, yüz binlerce insanın işsiz kalışıyla gelen bir krize de kapı aralıyor.
Bu süreç, bireyler üzerinde baskı, belirsizlik ve büyük bir tehdit oluşturuyor.
Farkındalık ve Empati: Kayıp Değerler
Artık "kendini gerçekleştirme" lüks sayılıyor. Çünkü farkındalık yok.
Farkındalığı olmayan insan:
-
Ne yapması gerektiğini bilmez.
-
Neden yapmaması gerektiğini de bilmez.
-
Empatik düşünemez, ilişkilerde başarısız ve mutsuz olur.
Empati eksikliği; diyaloğun yerini monoloğa, anlayışın yerini kutuplaşmaya bırakır.
Bu yüzden 21. yüzyıl, insan hakları, hukuk, adalet, eğitim ve politika gibi alanlarda empati yoksunluğu krizini yaşıyor. Çünkü:
"Ah hiç kimsenin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya…" – Turgut Uyar
Peki Çözüm?
-
Hıza inat yavaşlamak,
-
Sosyal medyaya inat yüz yüze iletişimi artırmak,
-
Akıllı cihazlara karşı kontrol gücünü geri almak,
-
İnsanî ilişkileri ve değerleri merkeze almak,
-
Ve belki de en radikali: İnsanları ayıran en tehlikeli icatları – sınırlar, pasaportlar, gümrükler – sorgulamak.
Aksi halde, insanlığın trajedisi şu olacak:
Ücretsiz Ön Görüşme"Geçici şeyler üzerinden payımıza düşen kalıcı hüzünler..."
Yorumlar
Yorum Gönder